Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

şah-ı mütercim

o yaz, stoktaki bütün çizgi romanları devirdikten sonra ne okusam diye aranırken, kapağı yırtılmış bir ingilizce-türkçe gramer kitabı elime geçti. yıllar sürecek ingilizce öğrenme maceram, adını ve yazarını dahi bilmediğim bu kitapla başladı diyebilirim. galiba ilkokul sondaydım. ortaokul ve lise yıllarımın ingilizce dersleri ekseriyetle boş (öğretmensiz) geçtiğinden, o kitap uzun yıllar bana kılavuzluk etmeye devam etti. şehre gittikçe aldığım ingilizce gazeteyi aylarca hatmeder, birşeyler anlamaya çalışırdım. tıpkı kuran, osmanlıca va bağlama gibi ingilizceyi de kendi gayretlerimle öğrendim. bu hiç yardım almadım anlamına gelmiyor. altı yıllık ortaöğrenim hayatım boyunca iki, iki buçuk yıl kadar ingilizce dersi almışlığım var. üniversite son sınıfta akademik (ingilizce) metinlerin çözümlemesine yönelik bir kursa gittim ve çok faydalandım. (o düzeyde bir kursa devam edebildiğime göre, kendime iyi bir temel oluşturmuşum demek ki) istanbula geldikten sonra da toplam dört kurluk i...

hasbihal

yazmayalı epey olmuş… bu süre zarfında boş mu durdum? hayır… üç-beş satır da olsa yazamayacak kadar dolu muydum? yine hayır. yeri gelmişken söyleyeyim. yazıp da bilgisayara geçirmediklerim var, geçirip de yayınlamadıklarım, başlayıp da bitirmediklerim, bitirip beğenmediklerim.... lakin madem burayı bir idman sahası ve fidanlık olarak gördüm, ihmal etmemem, yazmam gerekirdi. sessiz kaldığım dönemde yaptığım işlerden bir kısmının ipuçlarını vermiştim aslında. tashih, tertip ve tanzim (dizgi ve editörlük) derken neşriyata merak sardım. son dönemde aksatsam da, hür fikirlerde yazıyordum zaten. murphy’den yaptığım çeviriyi tamamlayıp yayınevine teslim edince, tek kitapla da olsa mütercim sıfatını kazanmış oldum. devamı gelir ve gelecek inşallah. son dönemde vaktimi en çok alan şey ise, yıllar sonra döndüğüm yüksek tahsil. korona musibetinin hem iş hem tahsil hayatını kesintiye uğratması, ne zamandır ihmal ettiğim şeylere dönme fırsatı verdi bana. işbu yazıyı biraz da koronaya borçlus...

yanlış bilinen kapitalizm

- Bu kitaplardan hangisini çevirmek istersin? diye sorduğu günü hatırlıyorum. Elinde iki kitap vardı. Biri düz lacivert kapaklıydı ve gayet oturaklı görünüyordu. Diğerinin kapağı yeşil-beyaz ve resimliydi. İç sayfalarda tablolar ve bol sayıda kutucuk vardı. Diğerine nispetle tercümesi daha kolay göründüğü için ikincisini seçsem de, çevirebilir miyim ki demekten kendimi alamadım. Niye çeviremeyecekmişim ki? Hem ne zaman sıkışırsam, ona başvurabilirmişim. Nitekim öyle de oldu. Kitap ebadındaki bu ilk tercümemi baskıdan önce gözden geçirdi. Bazı yerlerde düzeltme istedi, bazılarını bizzat düzeltti. Bu tercümenin ortaya çıkmasında büyük payı var Atilla Yayla Hoca’nın. Aklımın ucundan dahi geçmeyen bir alana, çeviri işine onun tavassutu ve müzaheretiyle girdim. Kitabın takdimini o yazsa, eminim bunlardan bahsetmeyecek, uzun uzadıya bahsedilmesinden de hoşlanmayacaktı. Bir orta yol bulmak adına, takdimi ben yazdım ve her fırsatta tekrarladığı gibi, ‘insan sadece öfkesinde ve yergisin...