Kayıtlar

Haziran, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seçimler: Kim, kime oy verdi?

24 Haziran için sık sık ‘ilklerin seçimi’ tâbiri kullanıldı. Doğruydu da: Yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı, 600 üyeli ilk meclis, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin birlikte yapılması, partiler arası ittifaka izin verilmesi, sandıkların güvenlik gerekçesiyle taşınabilecek olması, hasta, yaşlı ve engelliler için gezici sandık uygulaması ve saire. Bunların içinde beni en çok ‘ittifaklar’ ve ‘seçmenler üzerindeki etkileri’ ilgilendirdi. Öyle ki, aynı ittifak içinde yer alan partilerden sadece birinin (veya ayrı ayrı alacakları oy oranları toplamının) %10’u geçmesi hâlinde, ittifaka dâhil bütün partiler barajı geçmiş sayılacağından, küçük partilerin daha fazla oy alması beklenebilirdi. Sözgelimi, oyu %1-2 bandında salınan Saadet Partisi’nin… Partisinin baraja takılacağı endişesiyle önceki seçimlerde Ak Parti’ye yönelen Saadet seçmeni, gönül rahatlığıyla kendi partisine oy verebilirdi artık. Şu veya bu sebeple Ak Parti’den soğumakla birlikte, sol bir partiye oy vermek istemeyen

Oy kullanmak: Hak mı, görev mi, vebal mi?

2002’den sonraki bütün genel seçimlerde muhalefetin sıkça kullandığı bir argüman var: Erdoğan bir diktatör ve bu Türkiye’nin gördüğü son özgür seçim olacak... Bu seçim, bir dikta rejimine geçmeden önceki son şansımız. Bu yüzden sandığa gidin ve sahip çıkın! İktidar kanadı ise “o” günlere dönme ihtimâliyle korkutuyor seçmeni: Bir iktidar değişikliği hâlinde, siyasal istikrarsızlığın tavan yaptığı, peşpeşe ekonomik krizlerin yaşandığı 2002 öncesi döneme dönülmekle kalmayacak, muhafazakâr/dindar kesimlerin kazanımları da hebâ olacak. Bu yüzden sandık başına gitmeli ve iktidarını tahkim etmelisin! Gerek iktidar kanadının gerekse muhalefetin, seçmenleri harekete geçirmek ve kendi lehlerine oy kullanmalarını sağlamak üzere geliştirdikleri bir dizi argümandan sadece birkaçını sıraladım. Argümanlarını güçlendirmek için ilâve tahkimat da yapıyorlar: Oy kullanmak vatandaşlık görevidir. Kullanmamanın cezası var.   Ülkenin ve çocuklarının kaderi senin ellerinde. Çok geç olmadan!... Geleceği

UBER: Bir çözüm denemesi

Rahmetli hocamız Sadık Acar, demokrasi için ‘toplumun organize olmuş kesimlerinin, olamamış kesimlerine yaptığı kapris’ derdi. Biraz hınzırcaydı belki, lâkin haklılık payı vardı. UBER meselesinde de durum böyle değil mi? T plakalılar (kısaca taksiciler ) ile UBER’ciler arasında hem bir ekmek, hem rant kavgası var. UBER’ciler ekmeğinin peşindeyken, taksiciler hem ekmeğinin hem rantının peşinde. Piyasa mekanizmasının işleyişi sonucu ortaya çıkan ranta karşı olmamama rağmen, piyasaya girişin “tahdit” edildiği (sınırlandığı) bu örnekteki ranta karşı çıktığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Bu mücadele iki eşit taraf arasında verilmiyor. Taraflardan birinin (taksicilerin) arkasında kamu gücü var. Bu yönüyle bir sivil toplum yapılanması olmaktan çok, idarenin sivil/ticarî hayattaki uzantısı gibiler. Anayasanın 135. maddesi bile meslek kuruluşlarını ‘idarenin organları’ arasında sayıyor ve onlara ‘meslekî tekel’ imtiyazı tanıyor. Bir başka deyişle her esnaf/tüccar, bir odaya kaydolmak zorund

zenginin malı züğürdün çenesi

Özel kanallarda iftar ve sahur programı sunan akademi kökenli bazı isimlerin aldığı paralar birilerine fena halde dert oldu. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar diye boşuna dememişler. Vay efendim bu kadar para alınır mıymış, güya din adamıymışlar, dini öğretmek/anlatmak için para mı alınırmış, hayır için, Allah rızası için yapılacak işlermiş bunlar ve saire… Umumiyetle sol cenahtan gelen bu itirazlar hem bazı gerçekleri gözden kaçırıyor, hem de kendi içinde birtakım çelişkiler barındırıyor. Öyle ki her insan hayatını sürdürmek için çalışmak ve gelir temin etmek zorundadır. Bunu ya kendi işini kurarak yahut bir başkasının işinde çalışarak yapar. Kendi işini kurduğu halde zaman içinde büyütemeyenler, esnaf ve zanaatkâr olarak kalır yahut ücret mukabili çalışacakları bir iş bularak emekçi saflarına katılırlar. Keza, kurduğu işi yürütemeyenler de. İşini büyütenler ise günün birinde ‘kapitalist’ olurlar. Öte yandan, bir kapitalistin yahut müstakbel (pre) bir kapitalistin yanın