zenginin malı züğürdün çenesi
Özel kanallarda iftar ve sahur programı sunan akademi kökenli bazı isimlerin aldığı paralar birilerine fena halde dert
oldu.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar diye boşuna dememişler. Vay efendim bu kadar para alınır mıymış, güya din adamıymışlar,
dini öğretmek/anlatmak için para mı alınırmış, hayır için, Allah rızası için yapılacak işlermiş bunlar ve saire…
Umumiyetle sol
cenahtan gelen bu itirazlar hem bazı gerçekleri gözden kaçırıyor, hem de kendi
içinde birtakım çelişkiler barındırıyor.
Öyle ki her
insan hayatını sürdürmek için çalışmak ve gelir temin etmek zorundadır. Bunu ya
kendi işini kurarak yahut bir başkasının işinde çalışarak yapar.
Kendi işini
kurduğu halde zaman içinde büyütemeyenler, esnaf ve zanaatkâr olarak kalır
yahut ücret mukabili çalışacakları bir iş bularak emekçi saflarına katılırlar. Keza,
kurduğu işi yürütemeyenler de. İşini büyütenler ise günün birinde ‘kapitalist’
olurlar.
Öte yandan, bir
kapitalistin yahut müstakbel (pre) bir kapitalistin yanında iş bulanlar var bir de: Emekçiler. Sosyalist teoriye göre
mütemadiyen ezilen, hakkı yenen, sömürülen ve kurtarılması gereken insanlar.
Hal böyleyken, işvereninden
(kapitalistinden) yüksek ücret koparmayı başarmış bir televizyon programcısını
aldığı yüksek ücret nedeniyle eleştirmek, hatta kınamak yerine desteklemek gerekmiyor
mu?
Bu soruya
“elbette gerekir” cevabı verilememesinin sebebini, alınan ücretin yüksekliğine ve
kıskançlığa bağlıyorum ben.
Görebildiğim
kadarıyla sosyalistler -yahut genel olarak kollektivistler- tıpkı kâr gibi, çok
yüksek ücretlere de karşılar. Her alanda olduğu gibi ücretler söz konusu iken
de insicamı, düzeni ve standardı korumak istiyorlar.
Televizyon
programcıları, şarkıcılar, teknik direktörler, sporcular, dizi ve sinema
oyuncuları, özel sektörde görev yapan üst düzey yöneticiler…
Sıradışı bilgi,
birikim ve becerileriyle ön plana çıkan ve bu sayede ortalamanın hayli üzerinde
gelir temin eden diğer tüm emekçiler...
Bunların hiçbiri,
emeğin ve emekçinin yılmaz savunucularından itibar görmüyor, koruma
kalkanlarından faydalanamıyor, bilâkis oklarına hedef oluyorlar. Nihat
Hatiboğlu, bunlardan sadece biri.
Ne yapsaydı
Nihat Hatiboğlu ve onun gibiler? Bu kadar para çok, bana şu kadarı yeter mi
deselerdi? Onun yerinde olsak, biz öyle mi derdik? Kaçımız işverenden zam
yerine indirim talep ettik yada ediyoruz?
Kaldı ki Hatiboğlu’nun
fazla bulup almadığı para, televizyon kanalına kalmayacak mı? Emeği korumak parolasıyla yola
çıkanların, bir anda kendilerini işvereni/kapitalisti korurken buldukları garip
bir durumla karşı karşıyayız.
Meseleye
emek-sermaye çatışması ve sınıf mücadelesi olarak bakmak yerine, usül kuralları
açısından yaklaşmanın daha doğru olacağı görüşündeyim.
Hür iradeleriyle
bir araya gelen taraflar, niteliği, niceliği ve teslim zamanı konusunda
anlaştıkları bir mal/hizmet için herhangi bir fiyat üzerinde anlaşabilirler. Fiyatın
yüksekliği veya düşüklüğü, alıcının ihtiyacı ve satın alma iştahı ile satıcının
satma zaruretinin bileşkesi tarafından belirlenir. Kısaca arz ve talep
tarafından.
İşçi-işveren
ilişkilerinde de geçerli olan bu ilke, pekâlâ Hatiboğlu örneğine de teşmil
edilebilir.
Özel televizyon
kanalları, hitap ettikleri izleyici kitlesinin Ramazan ayında kabaran manevî
duygularını karşılama gayesi gütmese ve yayın politikasını bu şekilde
belirlemeyi/değiştirmeyi kârlı bulmasa, Hatiboğlu ve muadillerine ne ekran açar,
ne de yüksek ödeme teklif ederlerdi.
Keza Hatiboğlu
ve muadilleri, televizyon kanallarından gelen bu teklifi tatminkâr bulmasalardı,
otuz gün süren bir koşuşturmacanın parçası olmaz, iftarı ve sahuru aileleriyle evde
geçirmeyi tercih ederlerdi.
Televizyon
kanalını, program sunucusunu ve izleyiciyi müştereken memnun eden bu vasatı
yaratan mekanizmanın adı, malumunuz üzere ‘piyasa’dır.
Piyasa, işlemesine
müsaade edilen her alanda hem tatminkâr, hem en az maliyetli, hem de demokratik
sonuçlar doğuruyor. İzleyicilerin talep ve beklentilerini kaale almayan tek
kanallı dönemden bugünlere, özel televizyonlar sayesinde geldik.
30 Mayıs 2018'de Hürfikirler'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder