yanlış bilinen kapitalizm
- Bu kitaplardan hangisini çevirmek istersin? diye sorduğu günü hatırlıyorum.
Elinde
iki kitap vardı. Biri düz lacivert kapaklıydı ve gayet oturaklı görünüyordu.
Diğerinin kapağı yeşil-beyaz ve resimliydi. İç sayfalarda tablolar ve bol sayıda
kutucuk vardı. Diğerine nispetle tercümesi daha kolay göründüğü için ikincisini
seçsem de, çevirebilir miyim ki demekten
kendimi alamadım. Niye çeviremeyecekmişim ki? Hem ne zaman sıkışırsam, ona başvurabilirmişim.
Nitekim öyle de oldu.
Kitap
ebadındaki bu ilk tercümemi baskıdan önce gözden geçirdi. Bazı yerlerde
düzeltme istedi, bazılarını bizzat düzeltti. Bu tercümenin ortaya çıkmasında büyük
payı var Atilla Yayla Hoca’nın.
Aklımın
ucundan dahi geçmeyen bir alana, çeviri işine onun tavassutu ve müzaheretiyle girdim.
Kitabın takdimini o yazsa, eminim bunlardan bahsetmeyecek, uzun uzadıya
bahsedilmesinden de hoşlanmayacaktı. Bir orta yol bulmak adına, takdimi ben
yazdım ve her fırsatta tekrarladığı gibi, ‘insan sadece öfkesinde ve yergisinde
değil, sevgisinde ve övgüsünde de mutedil olmalı’ diyerek teşekkür faslını kısa
tutmaya çalıştım. Burada da aynı yolu izliyorum.
Liberte
Yayınevi’nden Özlem Çağlar Yılmaz, Yavuz Selim Erfidan, Mesut Koçak, Ayyüce Dalkılıç
ve telif giderlerini karşıladığını sonradan öğrendiğim Değerli Eğitim Derneği, Robert
P. Murphy’nin Yanlış Bilinen Kapitalizm
adıyla yayınlanan kitabının okuyucuyla buluşmasında emeği geçen diğer isimler.
Hepsine bir kez de buradan teşekkür ediyorum.
Piyasa Ekonomisi veya Kapitalizm
Temelinde özel mülkiyet, gönüllü işbölümü ve serbest mübadelenin yattığı, insanlık tarihi
kadar kadim bir müessese olan piyasanın önemi ve işleyişi Adam Smith’e (1723-1790)
kadar kavranamadı. 1776 yılında
yayınladığı Milletlerin Zenginliği isimli
kitabı, piyasanın işleyişini sistematik biçimde izah eden ilk metindir.
Aslen
bir ahlak felsefecisi olan Smith’e göre piyasalara müdahale edilmezse, kendi
durumunu iyileştirme peşinde koşan her aktörün aynı motivasyonla hareket eden
diğer aktörlerle kuracağı ilişkiler, sadece kendileri için değil toplumun ve ekonominin
bütünü için de en iyi neticenin hâsıl olmasının yolunu açacaktı.
Smith’in
savunduğu, takipçilerinin geliştirdiği ekonomik sisteme kapitalizm adını verenin, piyasanın veya kapitalizmin en büyük düşmanı Karl Marks (1818-1883) olması, kaderin bir cilvesi olarak
nitelenebilecek ilginç bir detay.
Liberaller kapitalizm (sermayecilik) kelimesinden rahatsızlık duymaz, fakat piyasa
ekonomisi, serbest piyasa veya kısaca ‘piyasa’ demeyi tercih ederler. Robert P.
Murphy de bu görüştedir, lâkin en uygun tanımlamanın “mülkiyetçilik” (propertyism) olduğunu savunur. Zira kollektivist
sistemlerden farklı olarak piyasa ekonomisinde işbölümü ve mübadele tamamen
gönüllü (rızaya dayalı) olarak gerçekleşir. Bunu sağlayan, özel mülkiyettir. Mülkiyet
hakkı, yine kollektivist ekonomilerden farklı olarak, tüketim malları yanında
üretim araçlarını da kapsar.
Yanlış Bilinen Kapitalizm
Geriye
dönüp baktığımızda kapitalizm hakkında bilinenlerin ve bugüne kadar söylenenlerin
çoğunun, sol/sosyalist mecradan beslendiğini görüyoruz. Sosyalistler düşmanı
oldukları bir sistemin isim babası olmakla kalmamış, hakkında ne bilmemiz ve
düşünmemiz gerektiğini de belirlemişlerdir bir bakıma. Akademiden edebiyata ve
basın-yayına kadar pekçok alanda bu sol/sosyalist söylem üstünlüğü hâkimdir.
Öyle
ki enflasyon, işsizlik, gelir dağılımında adaletsizlik, pahalılık, fakirlik,
ırk, renk ve cinsiyet başta olmak üzere her türden ayrımcılık, çevre kirliliği,
iklim değişikliği ve daha nicesi dünyanın başına kapitalizmin musallat ettiği sorunlar
olarak görülür, gösterilir.
Bu
düşünce birkaç bakımdan hatalı, bir o kadar da hakkaniyetsiz.
Evvelâ
kapitalizmin sıradan insanın refahında meydana getirdiği olağanüstü artış
görmezden geliniyor. Günümüzde ekonomik olarak en alt sınıftaki insanların bile
hayat seviyesi, birkaç yüzyıl öncesinin sultanlarından, krallarından ve
prenslerinden çok daha yüksekte ise bunu büyük ölçüde kapitalizme borçluyuz.
Kapitalizme
yapılan bir diğer haksızlık, son yüz yıllık süreçte iktisadî hayatın parametrelerini
belirleme gücü büyük ölçüde devletlerin eline geçtiği halde, ekonominin ürettiği
bütün negatif sonuçlardan hâlâ kapitalizmin sorumlu tutulması. Bu, kapitalizm
asla negatif sonuçlar üretmez anlamına gelmiyor. Daha ziyade devletin ve
regülasyonların sebep olduğu olumsuzlukların da kapitalizmin hanesine
yazıldığını vurgulamaya çalışıyorum.
Robert P. Murphy kapitalizmle ilgili yanlış bilinenleri teknik ve teorik açıklamalar yerine gündelik hayattan örnekler vererek çürütmeyi denediği bu kitabı
resmiyetten uzak ve bir sohbet havası içinde kaleme almış. Murphy’nin sade ve samimi
üslubunu çeviriye de yansıtmaya gayret ettim.Kira
kontrolünden asgari ücrete, kapitalizmin köleliğe bakışından ırk ve cinsiyet
ayrımcılığına, papağanların veya ineklerin nesli tükenmezken gergedanların
neslinin niye tehdit altında olduğuna, bütçe açıklarının ve Merkez Bankalarının
ekonomiyi nasıl tahrip ettiğine, dış ticaret açıklarında korkulacak bir yan
olmadığına, uzay yarışının gerekli mi, fason üretimin zararlı mı olduğuna,
emniyet kemeri takma zorunluluğundan trafik sorununun çözümüne, spekülatörlerin
ve aracıların önemine dair pekçok konuya kapitalizmin yaklaşımını merak edenler
Murphy’nin bu kitabına müracaat edebilir.
Kapitalizmi,
doğru kaynaklardan ve kapitalistlerden dinlemek gerek.
16 Mart 2020'de Hür Fikirler'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder