şah-ı mütercim

o yaz, stoktaki bütün çizgi romanları devirdikten sonra ne okusam diye aranırken, kapağı yırtılmış bir ingilizce-türkçe gramer kitabı elime geçti. yıllar sürecek ingilizce öğrenme maceram, adını ve yazarını dahi bilmediğim bu kitapla başladı diyebilirim. galiba ilkokul sondaydım.
ortaokul ve lise yıllarımın ingilizce dersleri ekseriyetle boş (öğretmensiz) geçtiğinden, o kitap uzun yıllar bana kılavuzluk etmeye devam etti. şehre gittikçe aldığım ingilizce gazeteyi aylarca hatmeder, birşeyler anlamaya çalışırdım.
tıpkı kuran, osmanlıca va bağlama gibi ingilizceyi de kendi gayretlerimle öğrendim. bu hiç yardım almadım anlamına gelmiyor. altı yıllık ortaöğrenim hayatım boyunca iki, iki buçuk yıl kadar ingilizce dersi almışlığım var. üniversite son sınıfta akademik (ingilizce) metinlerin çözümlemesine yönelik bir kursa gittim ve çok faydalandım. (o düzeyde bir kursa devam edebildiğime göre, kendime iyi bir temel oluşturmuşum demek ki)
istanbula geldikten sonra da toplam dört kurluk iki kursa devam ettim. umduğum kadar olmasa da, istifade ettim.
çalışma tempom bazen arttı, bazen azaldı. araya fasılalar girdiği de oldu. fakat ingilizcenin peşini hiç bırakmadım. herhangi bir zaman kısıtlaması, sınav mecburiyeti ve ödül kaygısı olmadan, keyfekeder çalıştım. üstelik buna o kadar alıştım ki…
bu hem övünülecek birşey -zira sıfırdan başlayıp çok az yardımla (üstelik hiçbir müşevvik ve mecburiyet yokken) yola devam etmek ve sonunda bir kitabı tercüme etme cüretkârlığına erişmek. sanıyorum herkesin harcı değil.
hem de hazin bir durum -mesuliyet ve mecburiyetlerle terbiye edilmemiş gayretim, iyi niyetli fakat savruk bir çaba olarak somut bir ürüne dönüşmeden kaldı. ta ki sizi tanıyana ve bu tanışıklığın üzerinden (yine benim savrukluğum yüzünden) yıllar geçene kadar.
siz olmasaydınız da ingilizcem gelişmeye devam ediyordu ve edecekti. hatta zamanla çok üst noktalara dahi çıkabilirdim. fakat tıpkı osmanlıca ve bağlama örneklerinde olduğu gibi, basit ve sevimli birer merak ve temayül olarak kalacak, somut bir ürüne dönüşmeyeceklerdi. teşvik, destek ve sabrınız için çok şey borçluyum size.
bu borcumu tercüme konusunda zamanla bir üstâd olarak ödemeyi düşünüyorum. en zor ve çetrefil metinleri ‘bunu olsa olsa burak çevirir’ veya ‘o çevirdiyse kontrole gerek yok’ dedirtecek seviyeye gelecek, bu ilk tercümenin kazandıracağı özgüven ve daha seri çalışma alışkanlığıyla çok daha önemli çeviriler yapacağım inşallah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

teyzelerim

uzay merakım

dayımı kaybettik