Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ilk eşyalarım

iclal aydın’ı ya sıcak saatler dizisinden hatırlıyorum yada brt’de (eski bir televizyon kanalı) yayınlanan “hayat güzeldir” isimli gündüz kuşağı programından (meşhur ‘hayat güzeldir’ filmi çekilmemişti henüz). o dönem müdavimi olduğum yeni yüzyıl gazetesinin yazar kadrosuna girince, daha sıkı takibe başladım. sadece umutlarından değil, tecrübelerinden de söz ederdi yazılarında. bunlardan birinde almanyadan türkiyeye dönüşünü, iş aradığı sırada yaşadığı sıkıntıları anlatıyordu. perde alacak param bile yoktu da evimin camını gazeteyle kapatıyordum diye yazmıştı. maaşını alınca yaptığı ilk iş, koşup perde almak olmuş acaba ben ne alırdım diye düşünmüştüm o yazıyı okurken. yıllar sonra gurbet ilde kendi evime çıkınca, iclal aydın’ın bu yazısını hatırlayıp gülümsedim. kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek birşey almıştım çünkü. evi tutmuş, elektriği, suyu ve doğalgazı üstüme geçirmiştim. doğalgazın açılması için memur gelecek, o an evde olmanız lâzım demişlerdi. ne gün geleceğini söy...

Şahsiyet Dizisi ve Narin Cinayeti

Resim
Küçüktüm; fakat şu sahneyi yine de hatırlıyorum: Saçı sakalı birbirine karışmış, berduş kılıklı bir adam (Müşfik Kenter), gecenin bir vakti kendini denize atmak üzere olan bir kadına (Zuhal Olcay) yaklaşıp “Ateşin var mı ateşin?..” diye soruyor. Adam, cebinden çıkardığı çakmakla sigarasını yakan kadına “Madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta? Hadi koş hayata…” diye sesleniyor. “Gelmiyorum Karacaahmet, boşuna bekleme beni!..” diye bağırarak gözden kayboluyor sonra da. Firuzan’ın aynı isimdeki romanından beyazcama uyarlandığını sonradan öğrendiğim Gecenin Öteki Yüzü adlı diziden, her bölümünün başında tekrar oynatılan bu sahne dışında çok az şey aklımda kalmış. Bunlardan biri de, oyunculuğunu İngiltere’de sürdüren Haluk Bilginer’in sırf bu dizide oynamak için muvakkaten Türkiye’ye döndüğü halde, sette tanıştığı Zuhal Olcay’la evlenip Türkiye’ye yerleşme kararı aldığı. Haluk Bilginer’i ilk bu dizide görmüştüm. Fakat onu takip etmeye, benden başka izleyenine rastlamadığım Gülşen Abi ...

uçuran elma

uzun beyaz sakallarıyla tanıdım bu ihtiyarı. sonradan sakalını kesip kalın, küt bir bıyıkla kalmıştı. neler diyorlardı onun için… vay efendim, yahudiymiş, kötüymüş, tehlikeliymiş, uzak durmalıymışım; bir ton laf… tanıdığım şu kısa süre içinde iyilikten, güleryüzden başka birşey görmemiştim ki ondan... yanılıyor olamazlar mıydı? pekâlâ olabilirlerdi. her geçen gün (yoksa dakika mı demeliyim?) bu ihtimale daha çok inanıyor ve bütün ikazlara rağmen temkinli bir iyimserlik içinde onunla görüşmeye devam ediyordum. ona o derece inanıyor, bilgi ve tecrübesinden öyle istifade ediyordum ki elindeki yeşil elmayı uzatıp “bu elma sana uçma kabiliyeti kazandıracak, ısır ve at kendini aşağı. uçtuğunu göreceksin” dediğinde, filmlerdeki gökdelenleri andıran yüksek bir yapının en tepesinden kendimi aşağı bırakmakta bir an bile tereddüt etmedim. ne var ki uçmuyor, düşüyordum. düşmek ne kelime, çakılıyordum resmen. “hani uçacaktım” diye can havliyle bağırırken, sesimin ona ulaşıp ulaşmadığından ...

Her yönüyle boykot meselesi

Gün geçmiyor ki İsrail, Gazze’yi terörden temizleme kisvesi altında yürüttüğü harekâtı bir parça daha genişletmesin. Bir bakıyorsunuz Lübnan’ı vurmuş, bir bakıyorsunuz Suriye’yi, bir bakıyorsunuz İran’ı ve Yemen’i. İnsanlıktan zerrece nasibini almayan Netanyahu ve hükümeti, züccaciye dükkânına giren fil misali Ortadoğu’nun bütün sinir uçlarına basa basa geziyor. Kırılmadık bardak, ezilmedik çanak kalmadı. Bu pervasızlık sadece Gazze’yi değil, bölge ve dünya barışını da tehdit ediyor. İsrail’in ayyuka çıkan zulmünü koca koca hükümetler ve devlet başkanları seyrededursun, dünyanın her köşesindeki vicdan sahibi insanlardan itirazlar yükselmeye devam ediyor. Kimi sokağa çıkıp pankart açarak, kimi slogan atarak, kimi yazıp çizerek Nemrud’un ateşine su taşıyan karınca misali birşeyler yapmaya çalışıyor. İsyanını ve tepkisini başka şekilde ortaya koymak isteyen daha geniş kitlelerin bulduğu çözümlerden biri de, İsrail’i destekleyen ülke ve firmaların ürünlerini satın almamak, yani tüketici bo...