alışkanlıklarımız
İnsanoğlunun
var oluş nedeniyle var oluş biçimi arasındaki iflah olmaz çelişkiyi ifade eden
tiryakilik, bedenin ve ruhun ihtiyaçlarına aykırı biçimde gelişir.
Bir
süredir üzerinde durduğum alışkanlıklar ise, bedenin ve ruhun ihtiyaçlarıyla
çelişmez, bilâkis onları tamamlar.
Çoğu
zaman gözden kaçsa da, alışkanlıkları sürdürmek, tiryakilikleri ise bırakmak
için çaba sarf etmememiz gerekir.
Alışkanlıklar,
refakatinden memnun kaldığımız müddetçe birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarıdır
bir bakıma. Yol arkadaşını seçebilmek, insana ne müthiş bir emniyet hissi verir,
düşündünüz mü? Hele uzun bir yola çıkıyorsanız…
Aşık Veysel`in tarifiyle, ilerlemekte olduğumuz ‘uzun ince yol’da, aile
efradını saymazsak etrafımızda görmekten en çok hoşlandığımız kişilerin hemen
hepsinin, bizimle aynı yada benzer ilgi alanlarına sahip insanlar olduğunu
bilmem fark ettiniz mi?
Gün
gelip terk-i diyar etmemiz gerekse, kuracağımız yeni hayatta temas imkânları
arayacağımız ilk insanlar muhtemelen bize en çok benzeyenler olacak. Öteden beri
bizi en çok mutlu şeyleri, bu defa onlarla yapma yolları arayacağız.
Bir
kitap kurdu için bu 'yeni çevre'de ilk keşfedilecek mekânlar, muhtemelen kitabevleri yahut kütüphanelerdir. Namaz kılanlar için ise camiler, sadece bir ibadethane değil, kendisiyle aynı
alışkanlıklara sahip insanlarla tanıştıkları mekânlardır.
Gençler
sinema önünde tanışacak, kadınlar alışverişe birlikte çıkmaya başlayacaklardır.
Öylesine
doğal ve kendiliğinden gelişen bir süreçtir ki bu, hayata ve diğer insanlara en
kestirme yoldan, çoğu zaman farkına bile varmadan bağlanırız.
Hızla
değişen bir dünyada, bazı şeylerin değişmediğini görme ihtiyacıdır belki de.
Belki de, bir ayağımızı kaldırırken diğerini yerde (sabit) tutmanın vereceği güven
hissi sadece.
Yorumlar
Yorum Gönder