sessizlik onay değil

îmadan kaçınan, söylemek istediklerini doğrudan, fakat usturupluca ifade etmenin doğru olduğuna inanan biriyimdir. en azından öyle olduğumu sanıyor, öyle olmaya çalışıyorum.
fakat, nasıl desem, biraz tuhaf biriyimdir de…
sesimin yada sessizliğimin ne şekilde algılanacağı kaygısını hayatımın hiçbir döneminde taşımadım meselâ. ne şekilde algılandığına da aldırmadım.
buna rağmen bildim ki, sessizlik çoğu zaman onay ve kabulleniş şeklinde algılanmakta.
lâkin onaylamadığım, kabul etmediğim konularda sessiz da kaldığım oldu. bu durumu, sessizliğe değil de, sesime verdiğim değer ile açıklamak mümkün sanırım.
çünkü ben, şahsımla ilgili -fikirlerimi kastetmiyorum- yanlış anlama yahut kanaatlerin çok azını düzeltme gereği duydum.
hayatı bir muharebe gibi görmediğimden, çok fazla müdafaa hattı kurmaya lüzum görmedim demek de mümkün belki, bilemiyorum.
fakat şu kadarını iyi biliyorum ki, düzeltmeye çalıştıklarımın ortak noktası sözkonusu yanlış anlamanın, varsa, karşı tarafı üzme ihtimali idi; diğer ihtimallere pek aldırmadım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

teyzelerim

uzay merakım

dayımı kaybettik