demiryolları
küçük bir demiryolu
kasabasında yaşarken, bizi dünyaya bağlayan en önemli vasıta trenlerdi.
makinistler, kondüktörler, hareket memurları ve makasçılar ise ilk kahramanlarım.
ve kendine has mimarîsi
ile alt katı bekleme odası ve yazıhane, üst katı lojman olarak kullanılan istasyon binaları... hareket
memurluğu yapan bir akrabamız sayesinde bu lojmanların birine sık sık girip çıkma ve geceleme imkânı da buldum sonraları.
devir, kara
trenlerin devriydi. öyle ki kömür kazanlarından kopup gelen kıvılcımların yada
kömür parçacıklarından birinin gözüne isabet etmemesi için yolcuların tren hareket
halinde iken ya başlarını camdan çıkarmamaları yada bunu lokomotife doğru bakmadan
yapmaları gerekiyordu.
uzun düdükler
çalıp, simsiyah dumanlar salan ve çıkardığı sesle tezat bir hızla ilerleyen
kara trenlere kaç defa binmişliğim, sayısız defa da seyretmişliğim ve el
sallamışlığım vardır.
bilmeyenler,
binmeyenler ve binemeyecek olanlar için
buhar gücüyle
çalışan bu trenler, eksilen suyun ikmal edilmesi için bazı istasyonlarda uzun
süre beklerdi. bizimki de bu istasyonlardan biriydi.
yarım saat kadar
süren bu ikmal esnasında sıkılan yolcular trenden iner, tren mürettebatından
bir kısmı çay içmek yada hasbihal etmek için istasyondaki görevlilerin yanına
gelirdi.
insan ilişkilerinde
pek mahir olan babam, istasyon şefiyle ahbaplığının da yardımıyla tren görevlileriyle
tanışarak gazete, somun ekmeği ve radyo pili gibi o dönem bizim için
lüks sayılan ihtiyaçlarının bir kısmını kazaya yada şehre gitmeden karşılama
imkânı bulmuştu.
trenler gün-aşırı
yada üç günde bir geçtiğinden, gazetelerin en yenisi birkaç günlük oluyordu. bu
süre zarfında haberleri orta ve uzun dalgadan yayın yapan radyodan alıyorduk.
fm kanallarının
çıkmasıyla pabucu dama atılan ve hâlâ yayın yaptığından çok az kişinin haberdar
olduğu bu istasyonları dinlemek için büyük boy pillerden üç veya dört tane
lazımdı ki, az önce söz ettiğim piller de zaten bunlardı.
köy ahalisi, fırında
kendi pişirdikleri ekmekten bize de verdiklerinden, aslına bakarsanız ekmeğe
ihtiyacımız yoktu. bu yüzdendir ki şehirden getirttiğimiz somun ekmeği belki de tek lüksümüzdü.
hayata bu şartlarda
başlayan bir çocuğun ilk hayalinin, kondüktör olup heryeri görebilmek olmasını
kim garipseyebilir ki?
çok yaşa ve geliş
demiryolları!..
(sirkeci garı müzesindeki ziyaretçi defterine yazdıklarımın detaylandırılmış hali)
Yorumlar
Yorum Gönder