iftar sofraları
bir ramazan ayını
daha, çok şükür, geride bıraktık. ailece katıldıklarım hariç, bu yılki kadar
çok iftar daveti aldığımı hatırlamıyorum. bu davetlerden birkaçına yazık ki
icabet edemedim. davet sahiplerinin hepsinden allah razı olsun.
piknik şeklinde
tertip ettiğimiz halde, haziran ayında bastıran yağmur ve soğuk hava nedeniyle
bir ablamızın evine taşıdığımız bir iftar daha var ki, bu yıl aldığım davetlere
bunu da ilave edebiliriz.
gün geçtikçe daha çok
yerleşen bir trend olarak insanlar birbirlerini ev yerine dış mekânlarda ağırlıyor
veya oralarda buluşuyorlar. taziye çadırları bile bunun bir göstergesi değil
mi?
evinde misafir etmektense
bir otelin lobisinde, lokantada veya bir kafede buluşmak da bu trendin bir
parçası. annemden duyuyorum, hanımlar bile günlerini dış mekânlarda yapmaya başlamışlar.
‘değişiklik olsun’
diye arada bir dışarıda yiyenler de buna eklenince, karşımıza kocaman bir sektör
çıkıyor: dışarıda yeme/ağırlama sektörü. iftar sofraları da iştah kabartıcı bir
lokma olarak bu sektörün önünde duruyor.
trende uyup orucunu
dışarıda açmak yada rutin hayatında küçük bir bir değişiklik yapmak isteyenler
için tamamen ticarî gayelerle tertip edilen iftar programlarından birine bir
grup arkadaşla bu yıl biz de katıldık ve kâh bir köşesine demir attığımız, kâh gezinip
durduğumuz boğaz’da iki buçuk saat kadar süren bir tekne turu yaptık. bilmem kaç
çeşit yiyeceğin yer aldığı menüde en mütevazi dost sofralarının lezzetini bulamasam
da, arkadaşlarla birlikte tekne turu yapmak ve boğaz havası almak güzeldi.
tabii hep gitmek
olmaz. bir de davetlim vardı: cabatlı.
siz onu
tanımazsınız, nasıl, nerede tanıştığımızı, nasıl ahbap olduğumuzu, tanımadığı
insanlara karşı ne kadar mahcup, arkadaşlarının yanında nasıl şen-şakrak
olduğunu, sevdiklerine karşı ne kadar yufka yürekli ve kibar, diğer herkese
karşı nasıl hoyrat ve öfkesi burnunda olduğunu hiç mi hiç bilmezsiniz. onu
tarif için babamdan sonra tanıdığım en büyük hikayeci desem sanıyorum yanlış
olmaz.
cabatlı ile bazı
ramazanlarda üç-dört iftarı birlikte açtığımız, hatta sahuru birlikte
yaptığımız oldu, lakin mazisi on yılı bulan bu geleneği aksattığımız olmadı.
ekseriyetle
birimizin evinde, bazen bir lokantada, bazen bir iftar çadırında, hatta bir
seferinde sahilde bir bankta açtık orucumuzu. nerede ve ne yediğimizden ziyade
birlikte yemeye önem verdik.
her ramazanda en az
bir iftarı birlikte açma geleneğini bu yıl da bozmadık. cabatlı, bu yıl benim
misafirimdi.
Yorumlar
Yorum Gönder