kişisel gelişim kitapları, hatıra ve biyografiler
Okuma
macerası Yaman İzci serisi ile
başlayıp, masallar ve foto romanlarla devam eden, Jules Verne, Ömer Seyfeddin,
Kemalettin Tuğcu ve Gülten Dayıoğlu’nun kitaplarından önce Zagor, Tommiks,
Teksas, Mister No, Flash Gordon gibi çizgi roman kahramanlarını okumuş birinin,
kitabın herhangi bir türüne karşı olması mümkün mü?
Okuma
hevesi, heyecanı ve alışkanlığının hangi virüsle vücudumuza bulaştığının önemi yok
aslında. Mühim olan bu alışkanlığı kazanmak. Bir defa bu alışkanlığı
kazandıktan sonra, yanında kitap taşıyanlara ve ilginizi çekmeyen kitaplara bile
sempatiyle bakmaya başlıyorsunuz. Öyle ki, okuyucusuna vadettiği katkının
abartıldığını ve çoğu kez işe yaramadığını düşündüğüm kişisel gelişim kitaplarının gördüğü rağbet bile beni
sevindiriyor.
Bildiğiniz
üzere, kişisel gelişim kitaplarında bol bol nasihat edilir, hayata, insanlara
ve parlak bir geleceğe dair tavsiyelerde bulunulur. Mutluluğun sırları, kadın-erkek
ilişkileri, eş seçme ve çocuk yetiştirme stratejileri, zorluklarla nasıl başa
çıkılacağı, para kazanmanın ve iş hayatında başarının yolları, insan etkileme
sanatı, doğru iletişim teknikleri ve daha pekçok konu, kişisel gelişim
kitaplarının ‘uzmanlık sahası’na girer.
2006
yılının ilk aylarına tekabül eden soğuk bir kış akşamında, bir gazetenin cüz’i
bir fiyata satılan ilâvesi olarak alıp okuduğum George S. Clason’un Babil’in Kervan Tâciri tam da
bahsettiğim türden bir kişisel gelişim kitabı. Bakın, o kitapla ilgili hangi
notları almışım.
Babil’in
Kervan Tâciri
Hikâye
bu ya; hayata aynı kulvardan atılan üç arkadaştan ikisinin hâli ortada iken,
zaman üçüncünün lehine işlemiş ve onu Babil’in en zengin adamı hâline getirmiş.
‘Biz
neden başaramadık, o nasıl başardı?’ diye tartıştıklarına göre, başarının tek
ölçüsünün para olduğu yanılgısı, demek o devirde hâkimmiş.
İki
arkadaş dayanamayıp “zengin olmayı nasıl başardın” diye sormaya karar
veriyorlar. Bunun üzerine kervan tâciri, anlatmaya başlıyor. Kitabın konusunu
da bu hâtıralar oluşturuyor zaten.
Delikanlılık çağında karşılaştığım bir bilgeden aldığım öğüdü tutmaya karar verdiğim gün, hayatım değişmeye başladı, diye söze başlıyor kervan tâciri.İçi çakıl taşlarıyla dolu bir heybe veren bilge, nehrin iki yakasını birleştiren köprüyü işaret ederek her akşam aynı saatte bu taşlardan birini nehre atacak, heybendeki taşlar bitince yanıma geleceksin dedi ve uyardı:- Taşların tamamını tek seferde atabilir yada köprüye birkaç günde bir uğrayarak gitmediğin gün sayısı kadar taş atabilirsin. Keza, taşları sadece akşam üzeri değil, günün farklı saatlerinde de atabilirsin. Amaç heybedeki taşları bitirmek olsa idi, hepsi aynı kapıya çıkardı. Fakat önemli olan her akşam, belli bir amaç için belli bir yerde olman.Heybesindeki taşlar bittiğinde yanına gittiği bilgeden aldığı öğüt ise şu oluyor: İnsanı başarıya götüren şey, aynı amaç için az da olsa sürekli gayret sarf etmektir.
Bence
de doğru bir tespit!..
Peki
ama anne-babalarımız, öğretmenlerimiz yahut diğer büyüklerimiz söyleyince itici
ve saçma gelen şeyler, kişisel gelişim
hikâyeleri veya bilgelerin öğüdü
ambalajıyla sunulunca niye bu kadar çekici geliyor? Bütün öğrencilik
yıllarımızda ısrarla bize, hergün biraz
çalış ki sınavdan önceki gece uykusuz kalmayasın denildiğini ne çabuk
unuttuk? Hemen hepimiz ibadetin, az da
olsa, devamlı yapılanı makbuldür diyen bir dinin mensupları değil miyiz?
Modernizmin
o kadar esiri olmuş yahut etkisinde kalmışız ki zarfa bakmaktan, çoğu zaman mazrufu
göremiyoruz. Aradığımız bilgeler aslında çok yakınımızda, aramızda, hatta içimizde…
Hayata
dair birşeyler öğrenmek isteyenlere naçizâne tavsiyem, hayatı kişisel gelişim
kitaplarından çözmeye çalışmak yerine, hâtıra yada biyografilere yönelmeleri.
Eğer
kendimizi Adem sanmıyorsak, bu dünyada bizden önce de yaşayanlar olduğunu
hatırlamalı ve zorluklarla karşılaşan, âşık olan, terk edilen, fakir düşen…
seleflerimizin önüne çıkan engelleri nasıl aştığını yahut niçin aşamadığını
hâtıra yada biyografilerini okuyarak öğrenmeliyiz.
Gorki’nin
çocukluk ve gençlik dönemini anlattığı üçlemeyi okuyanlar, hayata onun kadar
geriden başlamadıkları için aslında ne kadar şanslı olduklarını görürler. Bütün
mesele, bu şansı değerlendirmek için birtakım mecralar ararken Gorki'nin
yaptığı gibi çok çalışmakta ve kendini geliştirmeye devam etmekte.
Gorki,
aklıma gelen örneklerden sadece biri. Okuyacağımız hayat ünlü bir iş adamına da
ait olabilir, bir tiyatrocuya, müzisyene, sporcuya, siyasetçiye, hatta ünlü
olmayan bir şahsiyete, iyi bir anneye de... Bütün mesele ilgi alanımız, dünya
görüşümüz, mesleğimiz ve hayallerimizle mütenasip hayat hikâyeleri okurken,
örnek yada ibret alınacak yanlarıyla incelenmeye değer isimler seçebilmekte.
Onları
başarıya yada başarısızlığa götüren sebepleri anlamaya çalışmak, başarılı
olanların yaptıklarını yapıp, yapmaktan kaçındıklarından veya sonradan pişman
olduklarından uzak durmak.
Üstelik
bunları, somut bir netice alıp almadığımıza bakmaksızın tekrarlamaya devam
etmek. Yapmamız gereken galiba bu kadar basit!...
Not: Daha önce bu duvarda yayınlanan iki yazının gözden geçirilmiş ve 13 Aralık 2018'de Hür Fikirler'de yayınlanmış hâli.
*/*
Not: Daha önce bu duvarda yayınlanan iki yazının gözden geçirilmiş ve 13 Aralık 2018'de Hür Fikirler'de yayınlanmış hâli.
Yorumlar
Yorum Gönder