sadelik ve mükemmellik üstüne
Hatırlar mısınız bilmem, Beyazıt Öztürk ve Kadir Çöpdemir ikilisi, vaktiyle NTV’de Biri Bana Anlatsın isimli bir program yapıyordu.
Programın
sonuna doğru açtığım için adını öğrenemediğim bir profesörü konuk ettikleri bir
bölümünde mükemmelliğin tanımı üzerine konuşurlarken, aklımın bir köşesinde hep
var olan fakat hiçbir zaman o netlikte ifade edemediğim bir tespitte bulundu
profesör. Mealen dedi ki:
Çoğumuzun sandığının aksine mükemmellik, içinde herşeyi barındıran, ilave edecek başka birşeyin olmadığı yada kalmadığı kompleks bir yapıda değildir.Gerçek mükemmellik, muhtevasından çıkarılacak birşey olmayan, çıkarıldığında varoluş gayesini veya anlamını (ontolojik bütünlüğünü de diyebiliriz buna) kaybedecek sadeliktedir.
En
güzel romanının hangisi olduğu sorusuna, belki de bu yüzden ‘Kırmızı Pazartesi’
cevabını veriyor Marquez. Ve ekliyor: Çünkü en ince olanı. Yani anlatmak istediğini,
muhtevasından ödün vermeden en az sözcükle anlatabildiği romanı.
Aynı
ölçüyü hayata da tatbik edebiliriz sanıyorum.
(i) Yaşamasak birşey
kaybetmeyeceğimiz anlar yahut 'kurmasak da olurdu' diyebileceğimiz cümleler
hayatımızda ne kadarlık bir yekûn tutuyor?
(ii) Peki ya ‘bunu yapmasak/yaşamasak/söylemesek daha iyi olurdu’ dediklerimiz?
Bir
süredir düçar olduğumuz korona illeti, görmeden, dokunmadan yaşayamayız
zannettiğimiz sevdiklerimizden uzak kalmayı da, kimi zevk ve
alışkanlıklarımızdan feragat etmeyi de öğretti bize. Eskisi kadar rengi, süsü
ve şatafatı olmayan, daha sade bir hayat sürmek, meğer mümkünmüş.
Salgının
dayattığı sadeleşme ihtiyacı azaldıkça, kendi gerçeğimize ve eski ritmimize dönmeye
başlayacağız. Bu halde dahi unutmamamız gereken şey, sade bir hayat sürmenin
mümkün, sürmememin ise bir tercih olduğu.
Fazlalıklarından
ve keşmekeşinden kurtulup daha sade bir hayat sürmeye karar verirsek, hayatı
sadeleştirmeye ikinci (ii) ölçüden başlamakta fayda var bence.
Eşref-i
mahlukat olsak da, fani ve aciz varlıklarız hepimiz. Okyanusta bir damla, çölde
bir kum tanesi dahi değilken bizden milyar kere daha küçük bir virüs, bütün
düzenimizi değiştirmeye yetti ve biz sadece seyredebildik.
Acizler
ve faniler güruhu olarak, her sözümüz ve davranışımızla hayata bir anlam, bir
güzellik katamayabiliriz. Bize düşen hayatın var olan güzelliğinden ve anlamından
çalmamak, onu kirletmemek.
Kimse
bizden bunun dışında ve üstünde birşey beklemiyor aslında. Bu kadarını
yapabilsek, hayat hepimiz için çok daha güzel olacak.
Bu,
elimizde…
Elimizdekinin
kıymetini bilelim.
2 Haziran 2020'de Hür Fikirler'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder