Altılı Masa Yıkılırken
Altılı Masa, iki büyük ayak üzerine kuruluydu. CHP ve İYİP’in oluşturduğu iki büyük ayaktan ilki, son yapılan genel seçimde (2018) %22.6, ikincisi %9.96 oy almıştı. Masanın küçük ortaklarından Saadet Partisi’nin oyu %1.3, 2018 seçimlerine CHP listesinden giren Demokrat Parti’nin bir önceki seçimde (2015 Kasım) aldığı oy ise %0.16. İYİP’i saymazsak Altılı Masa’nın diğer dört bileşeninin oy toplamı CHP’nin onda biri bile etmiyor (Ak Parti’den kopan isimlerin kurduğu DEVA ve Gelecek Partileri henüz seçmen karşısına çıkmadı).
Apayrı dünya görüşüne sahip altı partinin bir masa etrafında toplanıp konuşabilmesi elbette önemliydi. Fakat bu birlikteliğin altında yatan başlıca saikin Erdoğan düşmanlığı olduğu unutulmamalı. Buna rağmen ortak çalışma grupları tertip edebildi, kamuoyunun karşısına bazı somut önerilerle çıkabildiler. Önerilerinin muhtevasından ve hayata geçirilebilme şansından bağımsız olarak, karşılıklı saygı ve nezaket çerçevesinde yürütülen bu çabayı takdire şâyan buluyorum. Birbirlerini incitecek tek laf etmedikleri gibi, Akşener’in saygı ve nezaket sınırlarını zorlayan bazı çıkışlarını bile görmezden geldiler. Fakat şu son birkaç gün içinde Akşener, ittifak ortakları hakkında öylesine ağır konuştu ki bu ağır sözlerden sonra masada kalamazdı. Nitekim kalmadı da. Akşener ve partisi (İYİP) ayrıldıktan sonra beş üyesiyle ve şeklen var olmaya devam eden ‘masa’nın, Erdoğan karşıtlarının hâlâ birlik ve dayanışma içinde olduğunu gösteren bir simge olmaktan öte bir anlamı kalmadı.
Altılı Masa, Akşener’in son çıkışı olmasa da dağılmaya mahkûmdu. Lâkin kapışmanın seçim sonrasında yaşanacağını düşünüyordum. Seçimlerde iyi sonuç alınamazsa, masa zaten tarihe karışacaktı. Fakat oy birliği ve eşitlik gibi iki yanlış esas üzerine kurulu bu masa, Millet İttifakı seçimlerde başarılı olsa dahi dağılma riskiyle karşı karşıyaydı. Çünkü demokratik süreçlerde nadiren karşılaşılan oy birliğinin karar alma şartı olarak benimsenmesi, er yada geç, masanın kilitlenmesine yahut dağılmasına yol açacaktı. Nitekim öyle oldu ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının tespitinde oy birliği kuralının ihlal edildiğini öne süren Akşener masadan kalktı.
Aslına bakılırsa, Akşener itirazında haklı: Oy birliği kuralı gerçekten de ihlal edilmişti. Lâkin yanlış olan bu kuralın kendisiydi. Öte yandan, masanın diğer mensuplarının tamamının kabul ettiği bir isme ısrarla hayır deyip, kendi önerisini herkese benimsetme çabasını ‘uzlaşma arayışı’ olarak tarif etmek ne kadar doğru? Bu ısrar, uzlaşmadan ziyade ‘dayatma’ veya ‘kapris’ olarak nitelendirilmeyi daha çok hak ediyor. Daha evvel uzlaşılan yönteme sadık kalınmadığını beyan ederken haklı olması, Akşener’i uzlaşmaz ve dayatmacı olmaktan çıkarmıyor.
Masanın dağılması mukadderdi dememin bir diğer sebebi, eşitlik kuralı. Masayı teşkil eden partilerin hukuken eşit olduğuna ve eşit derecede saygıyı hak ettiğine şüphe yok. Bununla birlikte, demokratik bir düzende partiler aldıkları oy nispetinde söz ve yetki sahibidir. Oyu %51 olanla %1 oy alan eşit derecede söz sahibi olacaksa, seçim yapmanın ne anlamı var? Şayet seçilecek olursa Kılıçdaroğlu’na lüzum gördüğü hallerde ittifak ortaklarıyla istişarede bulunacağını belirterek Altılı (artık Beşli) Masa’yı dağıtmasını tavsiye ediyorum. Seçmen kimi göreve getirdiyse, ülkeyi o yönetir. Aksi bir tutum, demokratik meşruiyet sorununa yol açar.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Siyaseten öylesine mümbit bir arazide yaşıyoruz ki bırakın birkaç ay sonrasını, bugünden yarına neler yaşanabileceğini söylemek bile zor. Kocaman bir hata payı bırakarak bir tahminde bulunmak gerekirse, İYİP’in seçimlere tek başına gireceğini ve kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracağını düşünüyorum. Gösterdiği aday cumhurbaşkanı seçilemediği gibi, İYİP’in oyu kamuoyu araştırmalarının işaret ettiği kadar yüksek de olmayacak. Zira Türkiye’de ortalama seçmen davranışı, şahsî kaprislerine yenik düşerek siyasî düzeni sarsan lider ve partileri cezalandırıyor. Bunun son örneğini, 2019’da yenilenen İstanbul seçimlerini açık ara kaybeden Ak Parti’de gördük. Keza, 2015 yılında peşpeşe yapılan seçimlerin ilkinde %16, ikincisinde %12 oy alan MHP’deki keskin düşüşün sebebi, Bahçeli’nin o dönem sergilediği kavgacı ve uzlaşmaz tutumdu. Benzer bir düşüş, çözüm sürecine sahip çıkmayıp Hendek olaylarına çanak tutan HDP’de de gözlendi. HDP’nin oyu beş ay içinde %13’ten %11’e geriledi.
Altılı Masa’da İYİP’ten boşalan yere HDP oturur mu? Diğer soru da bu… Kapatma davası sonuçlanmadığı sürece HDP’nin masaya yada ittifaka alınmayacağı, fakat fiilen ittifak üyesi gibi hareket edeceği kanaatindeyim. HDP cumhurbaşkanı seçiminde açıkça Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek.
Bu senaryo gerçekleşirse, Kılıçdaroğlu %40’ın birkaç puan üzerinde bir oya ulaşır. Bütün mesele Erdoğan’ın ne kadar oy alacağı veya oy kaybedip kaybetmeyeceği. Seçimin ikinci tura kalma ihtimali hayli yüksek. Her halükârda kıran kırana bir seçim mücadelesi yaşanacak. Zira kaybedenin siyasî hayatı bitecek.
6 Mart 2023'te Hür Fikirler'de yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder