özel radyo ve televizyonlar

çocukluğumda tek kanal vardı: trt. şimdiki gibi trt1, trt2, trt3… de yoktu üstelik. sadece trt. akşam sekiz veya sekiz buçukta “saat 20:30. şimdi haberler” anonsuyla açılır, gece onikide istiklal marşıyla kapanırdı. bütün yayınlar siyah beyazdı.
renkli yayıncılığa birden değil, kademeli olarak geçildi. bu geçiş dönemi boyunca bazı programlar siyah beyaz, bazıları renkli olarak yayınlanmaya devam etti. renkli televizyonumuz olmadığından bizim için fark etmiyordu; hepsi siyah beyazdı. mamafih, hangi programların renkli olduğunu trt logosunun etrafını çeviren elips şeklindeki çemberden anlamak mümkündü. çember varsa, anlıyorduk ki o program renkli...
ilk renkli televizyonu, sivastaki teyzemin evinde görmüştüm: 67 ekran bir nortmende idi. kocaman bir ekrandan renkli yayınlar izlemek müthiş birşeydi. daha sonraki yıllarda, tercüman gazetesinde gördüğümüz bir ilan (terpa - tercüman pazarlama) vasıtasıyla biz de renkli televizyon sahibi olduk. 57 ekran bir ITT idi.
renkli televizyonumuz olmuştu ama kumandalı değildi. uzaktan kumandalısı varken, sırf biraz daha ucuz diye kumandasızını aldığı için babama nasıl da kızmıştım o günlerde.
kumandası olmasa da, yeni televizyonumuz üç kanallıydı. ne var ki memlekette tek kanal vardı!.. bir bakıma geleceğe hazırlıktı bizimkisi. ah bir de kumandası olsaydı!..
gelişmiş ülkelerde çok kanal diye birşey varmış. bunlardan biri haber verirken, diğeri çizgi film veya spor yayını yapıyormuş. o günlerde çok kanallı yayıncılık hakkında böyle şeyler duymuş, ‘bizde de sadece çizgi film yayını yapan bir kanal olsa ne güzel olurdu’ diye düşünmüştüm.
önce yayın süresi uzadı. sonra ikinci bir kanal eklendi. bir süre sonra da üçüncü kanal. bunların hepsi trt’nindi. trt1, 2 ve 3 vardı artık. 1991 yılında, birinci körfez savaşı sırasında da 24 saat yayıncılığa geçildi.
90’lı yılların başında star tv (veya magic star) adıyla ilk özel televizyon kuruldu. fakat uydu üzerinden yayın yaptığı için sadece çanak anteni olanlar izleyebiliyordu.
yasemin diye bir kız varmış. her akşam altıda star tv’ye çıkıp, vücuduna yapışık kıyafetlerle birtakım hareketler yapıyormuş. çanak anten taktıran bir kahvehane, yasemin’i görmek isteyenlerle dolar taşardı o saatte. bir keresinde ben de gittim. bütün vücudunu saran siyah bir taytla ayrobik yapıyordu. müstehcen bir görüntü yoktu fakat nesrin topkapı’yı görmek için yılbaşı gecesini bekleyen bir nesil için taytlı bir kızı her akşam televizyonda görmek büyük hadise idi. bir süre sonra alıştık. daha nelere alışacaktık…
nasıl oldu hatırlamıyorum ama star tv, çatı antenlerinden de izlenmeye başlandı. bunun üzerine tele10, kanal6, show tv, atv, hbb… vb isimler altında bir sürü özel kanal türedi. şifreli yayın yapan cine5 vardı bir de. avrupa kupası maçlarını ve emanuel serisini kaçak olarak izlemek isteyenler şifre çözücüler kullanırdı. gözlerini kısarak baktığında yayını şifresiz olarak izleyebildiğini iddia edenler bile çıkıyordu.
yürürlükteki mevzuata göre radyo ve televizyon yayını yapmak devletin (trt’nin) tekelinde olduğundan, bahsettiğim özel kanalların hepsi yasadışıydı. 1993 yılında çıkarılan bir kanunla özel televizyon ve radyo yayıncılığının önü açıldı. bu hadise, tansu çiller’in en çok övündüğü icraatlardan biri olarak tarihe geçti.
özel radyolar kurulmuş olsa da, bulunduğum coğrafyada çekmiyordu. 90’lı yıllarda patlama yapan pop müziğini dinlemek için uzun dalgadan yayın yapan radyo 1’de hafta içi yayınlanan “akşam safası” programını beklerdim. trt, radyo yayınlarında da pop müziğe pek yer vermezdi çünkü. adalet ibrahimhakkıoğlu’nun sunduğu bu bir saatlik program sayesinde yeni çıkan kasetleri (‘albüm’ deniyordu), en çok dinlenen şarkıları öğrenirdim. harun kolçak’ın gir kanıma şarkısının haftalarca liste başı kaldığını bu programdan öğrenmiştim meselâ.
özel radyolarla rekabet etmek ve gençlerin pop müzik dinleme talebini karşılamak üzere trt fm kurulunca, rahatça pop müzik dinleyebilmeye başladım. bunun ne büyük bir yenilik olduğunu o günleri taşrada yaşamayanlar bilmez. o dönem ülkeyi kasıp kavuran bir pop müziği furyası vardı ve trt fm kurulmadan önce bu furyanın dışında kalıyordunuz. zira trt’yi yönetenler böyle münasip görüyordu. vaktiyle aynısını arabeske de yapmamışlar mıydı?
pop müzik aynı akıbete uğramadıysa, özel radyo ve televizyonlar sayesinde oldu bu. varlığını özel radyo ve televizyonlara borçlu olan kimi popçuların sermaye ve kapitalizm düşmanlığı yapıyor olması, bu yüzdendir ki son derece saçma ve nankörce geliyor bana.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ibişin rüyası

uçuran elma