atıştırma kültürü ve izmir
izmir, hazır
yiyecekleri ve ayaküstü tüketmeyi seven bir şehir. üstelik bunu zaman
darlığından değil, basbayağı severek yapıyorlar. evde mis gibi kahvaltı yapmak
dururken, yakındaki fırından gevrek yada boyoz getirten ev hanımlarının hâli
başka ne ile açıklanabilir ki?
size bahsedeceğim ilk iki atıştırmalığı öğrenmiş oldunuz böylece: gevrek ve boyoz.
gevrek kelimesinin
izmire yerleşen balkan göçmenlerinden alındığını, boyozun ise sefarad yahudileri ile geldiğini duymuştum. tarihi itibariyle izmir
çok-kültürlü ve göçmen dostu bir şehirken, niye ve nasıl bu kadar ulusalcı
oldu? bu da ayrı bir yazının konusu...
gevrekle simit aynı
şey midir tartışmasını bir yana bırakıyorum. velev ki birbirine çok benzeyen
fakat farklı şeyler olsunlar. izmirliler simite gevrek der, üstelik bununla da
övünürler. ikisi farklı şeyse, boşuna övünüyorlar demektir. dolayısıyla her
aklı başında izmirlinin “gevrek, simitten farklı bir yiyecek olup sadece
izmirde üretilir” yada “simite, sadece izmirliler gevrek der” önermelerinden
birini benimsemesi gerekir ki ortalama bir izmirli (yani çoğunluk) genellikle
ikincisini benimser. diğerini benimsese, aradaki farkı açıklamak zorunda kalacak çünkü.
gelelim, size
bahsettiğim diğer ve sadece izmirde yiyebileceğiniz bir atıştırmalık olan boyoza…
sade ve bol yağlı
bir hamur-işi olan boyozu, börekle poğaça arası bir atıştırmalık olarak tarif
edebilirim. sadece sabahları çıkar, sıcak sıcak ve genellikle haşlanmış yumurta
ile yenir. bu ikili o kadar birbirine geçmiştir ki izmirde, boyoz satan fırınlar yada
seyyar satıcılar, tezgâhlarında haşlanmış yumurta da bulundurur. üzerine bol karabiber ve tuz serpilmiş yumurta ile sıcak bir çay ve yanında boyoz yemek çoğu izmirlinin en büyük keyfidir. izmirden uzak kalanların da, döndüğünde ilk
yaptığı şeylerden biridir boyoz yemek. favori atıştırmalığım olmamakla birlikte
arada ben de yerim.
izmirden ve
atıştırmalıklarından bahsedip de kumruyu anmamak olmaz…
izmirlilerin kumru
dediği şey, yassı ve susamlı sandoviç ekmeğinin, arasına yeşil biber, domates
ve beyaz peynir konmuş hâlinden başka birşey değildir aslında. kumruyu özel
yapan, izmirlilerin sandoviç yerine ona kumru demesi ve simit tezgâhlarında
diğer şehirlere göre daha çok bulundurmasıdır.
Kumrular |
seyyar tezgâhlarda
sadece gevrek, boyoz ve kumru satılmaz izmirde. şambali de satılır. fakat
şambali bir tatlı olduğundan, onun satıcıları ayrıdır.
revaniye benzer
hafif bir tatlıdır şambali; ancak biraz daha serttir. pastanelerde
herzaman rastlanabilirse de genellikle seyyar olarak, kışın ve dilim hesabıyla
satılır. üzerine badem yerleştirilip hindistan cevizi serpilmiş şambali dilimleri,
hemen her köşe başına yerleşen seyyar satıcılardan alınabilir. üzerine kaymak
da koydurabiliyorsunuz. kaymak hesaba dahil miydi, hatırlamıyorum. çoktandır
yememişim demek ki.
gerek evlerde
gerekse park ve bahçelerde yaygın olarak tüketilen bir başka atıştırmalık da
haşlanmış (yada tercihe göre közlenmiş) mısırdır ki izmirliler darı der. yazın bu ürün o kadar
revaçtadır ki, mısırın izmir kadar çok tüketildiği bir başka yer ve ahali görmedim.
gündüzün kavurucu
sıcağını savuşturduktan sonra akşamın, hatta sık sık gecenin ilerleyen
saatlerinde denizden gelecek bir esintiyle ferahlamak umuduyla
kendini balkona, sokağa, parklara, caddelere ve sahile atan izmir ahalisi, akşamları
denizden karaya doğru esen (bazen de esmeyen) bu rüzgâra da meltem der.
arif nihat asya’nın
meşhur şiirindeki bayrağın rüzgâr beklemesi gibi, izmirliler de meltem
bekledikleri esnada boş durmaz, darı yiyip çiğdem çitlerler. çekirdeğe çiğdem
dedikleri için de ayrı bir övünürler. çekirdeğe kayseri tarafında da çiğdem
dendiğini bilseler, kendilerini kötü mü hissederlerdi acaba?..
yazın izmirde çok
sık gördüğüm bir başka tablo, sepetlerde yada el arabaları içinde satılan
buz-bademler. buzun içine yatırılmış, bu nedenle buz gibi soğuk olan yeşil bademler
ferahlamak amacıyla tüketiliyor.
izmirde yaygın
olarak tüketilen bir başka atıştırmalık da kokoreç. kemeraltında balıkçılar
çarşısı (dikkat, balık hali demiyorum) yolu üzerinde yanyana iki kokoreççi
var ki ince kıyılmış biber, soğan ve domatesle birlikte sacda kokoreç yapıyorlar. alıştığım lezzetten şaşmam diyenler için normal (bildiğimiz usulde) kokoreç de var.
gelelim benim en
sevdiğim son üç atıştırmalığa. bu üçünü yemeden izmirden ayrılmamaya gayret
ederim.
bunlardan ilki
kömürde karışık sandoviç... izmir dışında birkaç yerde daha rastladım ama izmirde heryerde,hem de çok güzel yapılır. özel bir âletle çiçek gibi açıldıktan sonra ızgarada iyice pişirilmiş sosisler, sucuk, kaşar ve ince dilimlenmiş kornişon
turşu ile doldurduğun kızarmış ekmeğin içini mayonez ve ketçaba bulamak. var mı
daha ötesi?
bir diğer lezzet,
midye dolma. kuşkusuz istanbulda, hatta denizi olmayan şehirlerde bile var.
fakat bu kadar taze, temiz, lezzetli ve ucuz değil. boy boy midyeler. içleri
dopdolu. sıcak sevmem, fakat ılık, hatta taze olmak kaydıyla soğumuş (soğuk
değil) bile olabilir. bilhassa yaz aylarında çabuk bozulabileceği düşünülerek
güvenilir yerlerden almaya çalışmalı.
ve son
olarak söğüş!.. söğüş deyince umumiyetle domates, biber salatalık türü yaz sebzelerinin bir arada ve çiğ olarak yenmesi akla gelir. fakat izmirde söğüşün anlamı bambaşkadır.
adına söğüşçü dediğimiz zevat dil, yanak ve beyni ayrı sularda haşlayıp soğumaya bıraktıktan sonra
buzdolabına alır. müşteriye servis etmeden hemen önce bir taraftan bu
malzemeleri, diğer taraftan maydanoz ve kelle soğanı ince ince kıyıp üzerine
tuz, biber, somak ve bolca kimyon ekerek harmanlar. sonra bu karışımı
tercihinize göre bir yada iki lavaşın arasına sarar. iki lavaş kullanılmasını
istediyseniz çift-dürüm yaptırıyorsunuz demektir. öyleyse içine az miktarda
domates de ekletebilirsiniz. fazlaca eklenmesi halinde lavaşınız ıslanıp yırtılır, ona göre...
söğüş, tamamen
izmire has bir yiyecek ve saydığım bütün atıştırmalıklar içinde en beğenerek yediğim. sakatat sevenlere yada yiyebilenlere hararetle tavsiye ederim.
Yorumlar
Yorum Gönder