darbeden tecavüze bir yol var

İnsanlar gibi toplumların da hayatında kırılma noktaları var. Bir noktadan sonra artık hiçbirşey eskisi gibi olmuyor. 15 Temmuz, böyle bir tarih.
Bütün saflaşmaların, zıtlaşmaların, kadim dostlukların, sonradan kurulma ittifakların, düşmanlıkların, doğru bildiklerimizin, yanlış sandıklarımızın, kararsız kaldıklarımızın, vaktiyle bir anlam veremediklerimizin, kısaca eskiye ait ne varsa gözden geçirilmesi ve icabında tashihi gereken bir dönüm noktası.
15 Temmuzun çoğu zaman gözden kaçan bir boyutu ise gerek profesyonel siyasetçilerin, gerekse sokaktaki adamın lisanında meydana getirmekte olduğu değişim. Bu değişim zamanla siyasî kültüre nüfuz ederek bizi daha ‘sivil’ bir dil kullanmaya zorlayacak.
Steinbeck’in Bitmeyen Kavga isimli romanındaki Mac karakterinin (grev yapan işçilerin lideri) sözleri, bu değişimi anlamakta kılavuzluk edebilir: Fedakârlık ne kadar geniş kitlelere mal edilirse, ortaya çıkan sonuç o kadar sahiplenilir.
Diğer darbelerden farklı olarak, meşruiyete ve ahlakî üstünlüğe sahip olanlar 15 Temmuzda sahada da galip geldiler. Bu sonucun yüzlerce şehit ve binlerce gazi pahasına elde edilmiş olması, demokratik rejimin korunması bakımından tüm topluma önemli müşevvikler sağlamakla kalmayacak, bu sonucu riske atacak yada küçümseyecek hiçbir söze, tavır ve davranışa tahammül gösterilmemesine de yol açacak. Bu tahammülsüzlükten ilk nasiplenenler ve en büyük payı alacak olanlar da, siyaset erbabı ve tanınmış kişiler olacak.
Meselâ hiçbir siyasetçi (vaktiyle Baykal’ın yaptığı gibi) “bu gidişle tanka çarparsınız” diyemeyecek bir daha.
Keza hiçbir akademisyen şu muhtevada bir röportaj vermeye yada konuşma yapmaya cüret edemeyecek. Ederse başına birşey geleceğinden değil, itibar ve sempati kaybedeceği için.
Politikacıların, iş ve bilim adamlarının, sanatçıların, sivil toplum yöneticilerinin ve diğer şöhret sahiplerinin hepimizden çok alıştıkları, ihtiyaç duydukları ve kaybetmekten korktukları şey itibar ve sempatidir zira. Sıla’nın Yenikapı buluşması için yaptığı “şov” açıklamasını, gelen tepkiler üstüne geri almak zorunda kalması da bunu teyid ediyor.
Hâsılı, darbe yapmanın tıpkı hırsızlık yapmak ve tecavüz gibi “yüz kızartıcı” bir suç olarak görüleceği bir döneme giriyoruz. Darbe seviciliği/çığırtkanlığı yapanlar ise, bu suça müsamaha gösteren insanlar olarak afişe edilecek.
Şöhret sahibi insanları afişe etmek nispeten kolay. Lakin darbeden yana tavır alanlar sıradan (şöhretsiz) insanlarsa, ikna yolunu seçmek gerekiyor.
Örnek vaka analizi
Gündeme bomba gibi düşen ‘şortlu kız’ haberini duymuşsunuzdur: Belediye otobüsüne binen bir kız, sırf şortlu olduğu için başka bir yolcudan -erkek yolcudan- tekme yemişti.
Gündemi birkaç gün meşgul eden bu hadiseye kimi feminizm adına karşı çıktı, kimisi şeriat devletine giden yolun taşlarının böylelikle döşendiğini söyledi. Mamafih, kadınların örtünmesi gerektiğini düşünenler de dahil olmak üzere aklı başında hiçkimse bu eylemi tasvip etmedi.
Liberallere göre insanın vücudu, sadece kendisine aittir. Onu nerede ve ne şekilde kullanacağına, neyle ve nasıl donatacağına, kiminle, ne zaman ve ne kadar yakınlaşacağına sadece kendisi karar verir. İş hayatına ve meslek seçimine, giyim-kuşama, düşünce, inanç ve ibadete, zevk ve tercihlere, zaman ve para kullanımına, arkadaş, çevre ve eş seçimine kadar pekçok alanda herkesin bizzat kendisi tarafından alınması gereken bu kararların kümülatif toplamı hayat tarzını oluşturur. Bu nedenle liberaller, bu kararlardan bir tekinin bile dışarıdan dayatılmasını hayat tarzına müdahale ve özgürlük ihlâli olarak görürler.
Bu küçük izahtan sonra teslim etmek gerekir ki tarih boyunca kadınlar fizikî dezavantajları nedeniyle hak ihlâllerine ve kötü muameleye daha çok maruz kaldılar.
Karşı cinse göre fiziken dezavantajlı, estetik olarak üstün olmaları, habis ruhlu erkekler karşısında çoğu zaman onları hedef haline getirdi. Korumasız ve çaresiz kaldıkları böylesi anlarda, tacizden tecavüze kadar bir dizi suçun kurbanı haline geldi yada getirilmek istendiler.
Açık giyiniyordu, tahrik ediciydi, derli-toplu oturmasını bilmiyordu, makyaj yapmıştı, şuh kahkahalar atıyordu, göz süzüyordu, davetkârdı…
Sıraladıklarımın hiçbirisi tacizin yada tecavüzün ne gerekçesi, ne de hafifletici sebebi olabilir. Taciz ve tecavüzün gerekçesi de olmaz zaten.
En azılı mahkûmlardan en taş kalpli insanlara kadar kimsenin mütecavize hak verdiğini, mağdura (tecavüze uğrayana) kabahat bulduğunu duymadım da, okumadım da.
Konu kadına ve onun vücut bütünlüğüne saygı olunca aklın, vicdanın ve sağduyunun yolunda birleşen ve bu bütünlüğü hedef alan her türlü teşebbüse ne bir bahane ne de hafifletici sebep kabul eden sokaktaki (hatta cezaevindeki) insanlardan bir kısmı, mesele demokrasiye ve darbeye gelince çuvallıyor ne yazık ki. Aradaki benzeşmeyi görmüyorlar bile.
Ak Parti çok büyük hatalar yaptı, ülke iyi yönetilmiyor, yolsuzluklar aldı başını gitti, terör azdı, zaten dünya kupasına da katılamadık…
Velev ki bunların hepsi doğru olsun -ki değil.
Şort giydi diye kıza tekme atana kızıp da, darbeye göz kırpmak neyin nesi?
Makyaj yapmanın, mini etek ve topuklu ayakkabı giymenin taciz ve tecavüz için bahane oluşturmayacağını söyleyenlere soruyorum.
Her daim namustan ve ahlaktan bahsedip, nefsine hâkim olmanın faziletinden dem vuranlara…
İradene hâkim olamıyorsan kabahat sende diyenlere…
Diyelim ki Ak Parti çok kötü yönetti ülkeyi. Üstelik bizim sandığımızdan, sizin tarif ettiğinizden çok daha kötü yönetti. Cezası darbe mi olmalıydı?
Şöhret sahibi olmadığı için maliyetsizce darbe seviciliği yapabilenlere sesleniyorum.
Mütecavizin habis ruhunu, kötü niyetini ve şiddetini görmezden gelerek, kadınlara “tecavüze uğramak istemiyorsanız şort giymeyin, makyaj yapmayın, etek boylarınıza ve dekolteye dikkat edin” demekten ne farkı var bunun?
Nerede sizin o çok övündüğünüz vicdanınız, basiretiniz, tutarlılığınız? İnsanlığınız nerede?
Bu memlekette bu kadar çok darbe olmuşsa ve şayet birgün yine darbe olursa…
Nâzım’ın dediği gibi; Kabahat senin -demeğe de dilim varmıyor ama- kabahatın çoğu senin canım kardeşim!
Bu dünyada bu zulüm senin sayende…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

teyzelerim

ibişin rüyası

uzay merakım