kazım karabekir'in arşivcilği

Kâzım Karabekir’in en önemli özelliklerinden biri, arşivciliği imiş. Yıllar önce izlediğim bir televizyon programında Timsal Karabekir’in (kızı) söylediğine göre babası, yaptığı her işi kayıt altına almakla yetinmez, varsa vesikalandırırmış da. Bir seyahate mi çıktı; tren veya vapur biletini saklar, bilet nâmına bir şey yoksa hangi gün, nereden, nereye, kimlerle, hangi maksat ve vesaitle yola çıktığını, ne zaman ve nasıl döndüğünü not edermiş...
Hayatını kayda geçirmede o kadar titizmiş ki izlediği temsillerin, ziyaret ettiği müzelerin bile kaydını tutarmış. Aldığı yahut yazdığı mektuplar, görüştüğü kişiler, çektirdiği fotoğraflar… derken zaman içinde koca bir arşiv oluşturmuş kendine. Bu arşivden yola çıkarak 1930’lu yılların başında İstiklal Harbi’ni kendi cephesinden yazmış. Lâkin resmî tarihi tekzip eden unsurlar barındırdığı gerekçesiyle bu kitap henüz dağıtıma bile girmeden toplatılmış..
Bu hadiseden sonra Karabekir üzerindeki polis nezareti iyice sıkılaşmış. İstiklâl Harbimizin bu büyük kahramanı ve aile efradı, arkasında hafiyeler olmadan adım atamaz ve nefes alamaz hale getirilmiş. Bütün bunlar, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin kurulduğu, tarih yazmanın, tarih yapmak kadar mühim olduğundan sıkça bahsedildiği bir dönemde vuku bulmuş üstelik. Kimilerinin çokça özlediği ve asr-ı saadet bellediği 1930’lar, böylesine ufunetli bir devirdir işte!….
31 Aralık 1938’de iade-i itibarla yeniden milletvekili seçilen Karabekir, hayatının kalan kısmını hatıralarını yazmaya vakfetmiş, 1948’deki vefatına dek peşpeşe eserler vermiş. Şu an kitabevlerini süsleyen İstiklal Harbimizin Esasları, Karabekir’in 1933’te el konulan ve yayınına izin verilmeyen hatıralarının 1940’lı yıllarda yeniden yazılmış hali. 1933 nüshası yok edildiğinden iki nüshayı mukayese imkânımız yok. Ancak bu tarih kıyımının kabahatinin Karabekir’de olmadığı aşikâr..
Mekânın cennet, ruhun şad olsun Kâzım Karabekir!
Ne Karabekir kadar kıymetli bir arşivim var, ne de arşivcilik hususunda onun kadar iddialıyım. Lâkin arada bir karıştırıp düzene sokmaya çalıştığım mütevazi bir arşivim var benim de. Aşağıdaki yazı, üniversite yıllarımdan kalma ve bu arşivden çıktı.
İlk okunduğunda, kafamın hayli karışık olduğu bir dönemde yazmışım intibaı verse de pek öyle değil. Bu yazıyı, kafasının hayli karışık olduğunu düşündü-ğüm bir arkadaşa mektup olarak yazıp göndermiştim. İşe yaradı mı, ne de-rece yaradı bilmiyorum. Hani derler ya; kendisi muhtac-ı himmet bir dede / nerde kaldı gayrıya himmet ide!..
Yıllar geçti, bazen hâlâ aynı kafa karışıklığını yaşadığımı fark ediyorum.
01 Nisan 2022'de Hür Fikirler'de yayınlanan yazının ilk bölümü. Yazıya ismini veren ikinci bölümü, bu duvarda daha evvel aynı adla yayınlanmıştı zaten.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

teyzelerim

uzay merakım

dayımı kaybettik