hırsıza mektup
istanbula yeni geldiğim günlerdi. teyzemin yanında kalıyordum. mutad olduğu üzere, iş çıkışı biraz dolaştıktan sonra eve gelmiştim. ev boştu. şaşırdım, çünkü teyzem o saatte nadiren çıkardı.
alışverişe birlikte çıkardık, fakat ufak tefek şeyler için beni beklemezdi. alışverişe mi gitti, yoksa hava almaya mı çıktı diye düşünürken balkonda olabileceği aklıma geldi. bir koşu balkona baktım, orada da yok. nerede bu teyzem diye düşünürken, salonda, üçlü koltuğun önüne çektiği zigon sehpanın üstünde bir kâğıt gördüm. teyzemin el yazısıyla şöyle birşeyler yazıyordu:
oğlum. parasızlık canıma tak etti. borç gırtlağa dayandı. dayının yanına borç para istemeye gidiyorum. birkaç güne gelirim, beni merak etme.
aynı evde kaldığım halde teyzemin bu darlığından nasıl haberim olmadı? bana niye söylemedi diye epeyce hayıflandığımı hatırlıyorum. hemen telefona sarıldım. âni bir kararla gölcük’e, dayımın yanına gitmiş. biraz değişiklik olsun istemiş. para sıkıntısı filan da yokmuş. peki o not neydi öyle dedim?
duyduğuna göre, son zamanlarda mahalleye hırsızlar dadanmış. kimse yokken eve hırsız girip talan etmesin diye o notu yazmış. notu okuyan hırsız “kadın zaten borç içindeymiş, ne bulup da ne çalacağım” deyip vazgeçecekmiş.
kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi hırsıza mektup yazmak… küçük teyzem böyledir işte. suya götürür susuz getirir, hırsıza pabucunu ters giydirir.
Yorumlar
Yorum Gönder